Sıramızın geldiğini öğrendiğimiz an hemen randevumuzu alıp, koşarak gidip aşımızı olduk.  Aklımızın ve mantığımızın yolunu seçtik… Yıllar önce dünyayı kasıp kavuran hastalıkların, salgınların nasıl önlendiğini, nasıl savaşıldığını, ne noktalardan buralara gelindiğini de araştırdım. Çiçek hastalığı salgınında milyonlarca insan hatta çocuk hayatını kaybetmiş, tabi ki ulaşım ve etkileşim şimdi ki kadar hızlı değilmiş ama ulaştığı yerlerde kimi yakaladıysa kırmış geçirmiş… Sonra aşı bulunmuş, bilgisayar ve internet olmadığı için bilim dünyasının iletişimi de kısıtlı olduğundan, aşıya ulaşmak şimdi ki kadar kolay olmamış elbette ama yıllarda sürse sonunda bu illetten kurtulun muş… Biz çocukken ailelerin en çok korktuğu hastalıklar arasında gelirdi çiçek, aşılanmamıza rağmen eski günlerin getirdiği tedirginlikle  telaşlanırdı aileler, ancak artık aşı sayesinde korkulu rüya olmaktan çıkmış durumda… Bir başka illet ise verem, eski Türk filmlerinden hatırladığımız bu illet yüzünden, filmin baş karakteri genellikle hayatını kaybeder ve izleyenleri göz yaşına boğardı. Bizim nesil aşı sayesinde bu illetle hiç tanışmadı. Ya çocuk felci denen illetten nasıl kurtulduk? Kızamık kızıl gibi illa her çocuğun kabusu olan hastalıklardan nasıl kurtulduk? Tabi ki çocukken yaptırılan aşılar sayesinde… Bu aşılar olmasaydı, pek çoğumuzun şimdi aramızda olamayacağı gerçeğini unutmayalım… Bu aşılar hayatta kalmamızı sağlamakla birlikte hayat kalitemizi de artırdı.
Elbette ilk vurulan verem aşısı ya da çiçek aşısıyla şimdiki aşının içeriği farklı olabilir, onlarca yıl yapılan araştırmalar sonucunda en iyisine ulaşılmış olmalı… Düşünsenize ilkokullarda kolumuza batırılan iğnelerle şimdi ki iğneler aynı mı? Korkudan nereye kaçacağımızı bilemezdik çünkü çuvaldız gibi iğnelerle yapılırdı aşılar. Oysa şimdi kıl kadar ince iğnelerle yapılıyor ve hissetmiyoruz bile… Nereden nereye… 
Bir buçuk yıl oldu, ne doğru düzgün eğitim alabildi çocuklarımız ne arkadaşlarıyla oynayabildiler… Ebe dede evlerine gidip bayramda el bile öpemediler… Üniversiteler deseniz hepten kapalı kaldı… Milyonlarca insan işinden aşından oldu, hepsi bir yana on binlerce insanımızı bu illet yüzünden kaybettik. Doğrudan covit olup ölenlerden başka,  salgından dolayı tedavisini erteleyip hastalığının ilerlemesine sebep olanlar gibi bir çok kişiyi de sayarsak, çok canların gittiğini görürüz. Bu illet yüzünden bir şekilde ailesinden, yakınından birilerini kaybetmeyen yok denecek kadar azdır sanırım. Benim kendi köyümde bayramda el öpmeye gidecek yaşlımız kalmadı dersem abartmış olmam… Biliyorum ki bir çok insanda aynı acıyı aynı kaderi paylaştı… 
İster insan eliyle yayılmış bir virüs olsun, ister kazayla laboratuvardan kaçırtılmış, isterse kendiliğinden mutasyona uğrayıp insanın başına bela olmuş olsun, ortada bir gerçek var ki bu virüs tüm dünyayı sardı ve başımıza bela oldu. Elimizden geldiğince şimdiye kadar her tedbire uymaya çalışıp koruna bildiğimiz kadar korunduk. Nihayet arka arkaya aşılar piyasaya çıktı ve bir umut oluştu. Belki ilk aşılar en ilkel şeklindedir, belki yıllar sonra çok daha gelişmişleri çıkacaktır ama şimdilik elimizde olan bu ve bilim bize bunu sundu… 
Nasıl verem aşısını ilk birileri vurulmuşsa, nasıl çiçek aşısını ilk birileri vurulmuşsa bizlerde korona aşılarını ilk vurulan nesil olacağız. Belki de gelecek nesillerin bu virüsle tanışmaması için, insanlık için iyi bir şey yapıyoruzdur. Belki de insanlığa böyle bir hizmetimiz olacaktır… Hem kendimizi hem sevdiklerimizi korumak için, lütfen siz de aşınızı olun…