Ülkenin son 25 yılına baktığımızda az çok TV seyreden herkesin tanıdığı bir kişilik. Eleştirilse de gaflar yapsa da insanların çoğunun gözünde sevilen, gıpta edilen ama fazlasıyla kibirli görülen şahsiyetlerdendir. Fıkrada geçiyor ya “Giymiş te yakışıyor” diye İlber Ortaylı’ya bu üslup yakışıyor. Diğer türlü bu memlekette kimse kimseye cahil diyemez ama o deyince kimse ses çıkarmıyor. Vardır bir bildiği diyorlar. Yazıyı biyografiye boğmamak için bu kısmı kısa kesiyorum. Elit bir aile, yurtdışı eğitimi, farklı ülkeler ve üniversiteler. Yazılan adam boyu kitaplar. Kitapların bir bölümü ciddi eleştiri alsa hatta kendisi tarafından kabul edilmese de “Son Yüzyılı” en iyi anlatan adamdır. Yaptığı gaf günlerce konuşulmuştur. Biz söylesek birine ipteydik ama İlber Hocaya bir şey denilmedi gülüp geçildi. Çünkü o öyleydi.
 Hoca ile söyleşi olarak yapılan “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” isimli kitap hocanın tavsiyelerini içeren bir kitap. İçeriğinde benim de eleştirdiğim bunları biz nasıl yapalım dediğim hususlar var. Ama bize hitap eden yerlerde var. Eğitim konusunda “Elit” yani klasik eğitimi savunuyor. Herkes okutulmamalıdır. İlgisi her şeyden önce azmi olan insanlar okutulmalı. Bu nedenle “Enderun” benzeri bir sistemi savunur. Bu eğitimin özünü “Ezber” oluşturmaktadır. Ezber olmadan öğrenme ve anlama söz konusu olamaz. Bu nedenle alanın klasik eserleri öğrenciler tarafından okunmalıdır. Ayrıca “aktif öğrenme” modelini de eleştirir. Öğrenci aktif olacak ama hoca ondan önce metne hazırlıklı olacak. Yani ders öğretmen kontrolünde öğrenci tarafından aktif hale getirilecek. Günümüz öğrencisinin beslenme, aile ve öğrenci merkezli yani yapılandırmacı eğitim nedeniyle kendini dokunulamaz hissettiği için sorunlar çıkardığını savunur. Bu nedenle eğitim sisteminde eski iyi okunmalı ve eskiye bakılarak özünden kopmamış bir yeni ortaya çıkmalı. Dil ve mesleki alanlarda eğitim tamamen uygulamalı olmalıdır. Kendine ait yeni bir dikiş yöntemi bulan terzi alanının profesörü olmuş kabul edilmelidir. Günümüz gençlerinin çok basit ve laubali bir dili olduğunu söyler. Dilin kılık, kıyafet ve davranışla ayrılmaz bir ilişkisi olduğunu vurgular.
 Gençlere gezmelerini, kaliteli kitaplar okumalarını tavsiye eder. En az bir yurt dışı geziniz olmalı der. Maddi imkân nedeniyle gidemeyenlere yurt içinde alternatif rotalar belirler. Göller Yöresi olarak bilinen Beyşehir, Seydişehir, Bozkır ve Isparta civarının özellikle gezilmesi gerektiğini söyler. Şu ifadelerdeki Beyşehir tanıtımı kaç insanın dikkatini çekmiştir. Ya da kaç kişi buraları görmüştür.” Beyşehir gölü kıyısındaki Kubadabat Sarayını göreceksiniz. Burası Selçukluların yazlık sarayıdır. Eşrefoğlu camiini göreceksiniz. Hititlerden kalan Eflatunpınar Çeşmesini göreceksiniz.”
 Yazıp, söylediklerine ve her davranışına katılmasam da- hatta yazı ile eleştirsem de- İlber Ortaylı ülke için bir değerdir. Bu değerini korumayı sürdürmeli diyerek bugünkü yazımı noktalıyorum. Selam ve dua ile