, Yazımın başlığında yer alan en büyük felaketin ne olduğunun cevabını okuyucu kitlemin çoğunun bir çırpıda verebileceğini samimiyetle düşünüyorum.
Dünyanın alt üst olması, gök kubbenin çökmesi bile kişi açısından bu felaketin yanında felaket bile değildir! 
Bu felaketin düşüncesi bile Allah(c.c.) korusun içimi titretmekte ve bu dünyada bundan büyük bir felaketin olmadığına yüzde 99 değil, yüzde 100 inanıyorum!
İşte en büyük felaket İMANSIZLIK en büyük mükafat İMAN sahibi olmaktır.
Bunu ancak, kendini çok akıllı sananlar değil; gerçek akıl sahibi olanlar anlayabilir. O akıl sahipleri de İMAN sahibi olanlardır.
İmanı olmayan birinin zeka seviyesi yüksek olabilir; ancak, kesinlikle akıllı olamaz ve olması mümkün değildir!
-Söyleyin ey iman sahipleri yüzde yüz haklı değil miyim? 
Her Müslümanın asli vazifesi imandan uzak insanların iman sahibi olması ve imansızlığa düşmemesi üzerine olmalıdır. 
Bir Müslümanın öncelikli planlaması bu minval üzerine olmalıdır. Bu sadece hocalara ait olmayıp işyerinde, otobüste, parkta, kısaca her fırsatta vazifenin yerine getirilmesi için gayret edilmelidir.
Siyaset, futbol, ekonomi vs konuşmak yerine en azından zamanımızın bir bölümünü İMAN konusuna ayırmalıyız. 
-İman nedir?
İman; bir kişinin Allah(cc)’ın bir olduğuna Allah(cc)’tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed(a.s.)’ın Allah(c.c.)’ın kulu ve elçisi olduğuna; Allah(c.c.)’ın Resulü Muhammed(as) vasıtasıyla bildirdiklerinin tamamına eksiksiz ve şüphe duymadan inanmakla tamamlanan sürece denir.
Süreçten kastım; kesintiye uğramadan son nefeste dahil iman ile bu dünyayı tamamlayıp öbür aleme göçmektir. 
Hiçbir inanan insanın Allah(c.c.) ve Resulü(s.a.v.)’nün getirdiklerinin bir kısmına inanıp bir kısmına inanmıyorum deme hakkı yoktur. 
Ya inanırsın ya da inanmazsın, imanın ortası, sana göresi bana göresi olamaz!
Dünya hayatında bir insan için imandan daha önemli hiçbir şey yok ve hiçbir şey imanın yerini dolduramaz; çünkü, bu dünyadan imansız gitmenin karşılı ebedi cehennemde yanmaktır.
Arkadaş bu işin şakası olmadığı gibi ertelemesi de yok; çünkü, ölümün insanın kapısını ne zaman çalacağı belli olmuyor!
Deprem felaketinde hayatını kaybeden on binlerce vatandaşımızın 6 Şubat akşamı hayatlarında ölme gibi bir planları olmadığı gibi dünyaya dönük ne planları vardı kim bilir!
Elbette ki, Müslümanlar dünya içinde çalışacak her türlü alanda başarılı olacaklar; ancak, birinci öncelik Müslüman olmak ve her şartta dinimizin emirlerini yerine getirmek olmalıdır.
Dinden imandan uzak kişilerin “vay efendim elin oğlu uzaya şehir kurmakla uğraşırken dinle, imanla, namazla uğraşıyoruz” gibi ipe sapa gelmez boş lakırdılara itibar edilmemelidir. 
Uzay dediğin ne Allah(c.c.) aşkına! Esas olan Allah(c.c.)’a kul olabilmektir.
-Kaldı ki, sen uzaya gitmeye uğraştın da dinimiz İslam mı engel oldu? 
Kendi tembelliğimizi sorgulayacağımız yerde kabahati İslam’a bulma sapkınlığı içinde olmamalıyız.
Kısaca iman çok çok önemli olup iman emân altında olmalıdır. Yani, Müslümanların imanı her türlü saldırıya karşı güvence altına alınmalıdır. 
Emân nedir?
Sözlük karşılığı "güven, güvenlik, emniyette olmak,” gibi anlamları içine alan emân; fıkıhta, İslâm ülkesine girmek isteyen gayrimüslimlere can ve mal güvencesi sağlayan akdi ifade etmektedir. 
Ülkemizde gayri Müslimler için herhangi bir korku olmayıp istedikleri gibi ülkemizde hem turist hem de vatandaş olarak güven içerisinde yaşamakta ve her türlü özgürlüğe sahipler.
Benim derdim, yüzde 99’nun Müslüman olmasıyla övündüğümüz ülkemde Müslümanların imanı ne kadar emân altında. Esas üzerinde ciddi ciddi durulması gereken husus burasıdır.
Ülkemizde yaşayan tüm Müslümanların imanı devletimizin güvencesi altında olmalı; devlet, insanının imanına yönelik her türlü saldırıya karşı gereken tedbirleri almalıdır.
Bu sorumluluk tamamen devleti yönetenlerde olup gerekeni yapmayan tüm sorumlular Allah(c.c.)’a karşı hesabını şüphesiz verecekler.
Ülkemizdeki tüm vatandaşların dinini yaşamasının önünde bir engel yok; isteyen camiye gider namazını kılar, isteyen örtünür; kimse kimsenin inancına karışmaz, inanan inanır inanmayan inanmaz gibi sözler hepimize hoş görünse de bana göre içi boş kandırmacadan başka bir şey değildir!
İnsanımızın yüzde 99’nun kendisini Müslüman olarak tanımladığı ülkemde her geçen gün ateizm, deizm ve her türlü sapkın inançlar artıyorsa “İMAN” emân altında değildir.
-Yüzde 99’nun kendini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede “Ateizm Derneği”, “Deizm Derneği” olur mu?
Evet bu dernekler var. Bu derneklerin hemen hemen tüm illerde temsilcilikleri bulunup faaliyetlerini gençler özellikle de üniversite gençliği üzerinde çeşitli etkinliklerle sürdürmektedirler.
Türkiye laik bir ülke isteyen istediği derneği kurar ve faaliyette bulunabilir, demenin hiçbir savunulacak tarafı yoktur ve olmamalı da.
Elbette ki, ülkemizdeki ateist ve deistlerin artışını bu derneklerin faaliyetinin bir sonucu olarak göremeyiz. Bu durumun birçok nedeni var; ancak, yüzde 99’nun kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede bu dernekler var ve faaliyetlerini sürdürüyorsa büyük bir sorun var, demektir. 
Müslüman Müslüman kafanı kumdan çıkar! Kendini ateist, deist, inançsız olarak tanımlayanların oranı araştırma verilerine göre yüzde 10’u yani 8 milyonu bulmaktadır.
Ben, gelecek nesillerimizin imanından emân değilim!
  İmansız olarak bu dünyadan gitmenin karşılığı ebedi cehennem olup bundan daha büyük FELAKET olabilir mi?
Benden söylemesi.